Covid-19 Kaynaklı Mücbir Sebebin Sözleşmeler Üzerine Etkisi
2020 Yılının yılbaşında dünya gündemine giren, ülkemiz özelinde ise mart ayının ikinci haftasından itibaren hayatımızı ciddi anlamda etkisi altına alan yeni tip bir corona virüs (covid-19) söz konusudur. Virüsün tüm dünyayı etkisi altına alan bir halk sağlığı problemi (pandemi) haline gelmesi, hayatın her alanını etkilediği gibi hukuk sistemimizi de etkilemiştir. Gerçek ve tüzel kişiler arasında her türlü ilişkiyi düzenleyen sözleşmeler de bu yeni tip corona virüsten etkilenme konusunda nasibini almıştır.
Hemen her sözleşmede düzenlenen ve taraflarca çokta üzerinde durulmayan -mücbir sebep- kavramı işte tam da bu durumda karşımıza çıkmaktadır. Mücbir sebep kısaca; sözleşmeyle kararlaştırılmış yükümlülüğün ihlâline neden olan ve sözleşme konusu faaliyetle doğrudan ilgisi olmayan, öngörülemeyen ve kaçınılamaz olaylar olarak tanımlanabilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da mücbir sebep tanımlamasını; “genel bir davranış normunun veya borcun ihlâline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan öngörülemez, karşı konulamaz ve dışarıdan gelen olağanüstü bir olay” şeklinde yapmıştır. Sonuç olarak corona virüs nedeniyle ortaya çıkan durum, Türk Hukuk Sistemi açısından açıkça bir mücbir sebep halidir. Çok sık kullanılan birkaç sözleşme türünü corona virüs ve bu kapsamda yapılan düzenlemeler ışığında incelemek gerekirse;
1. Kira Sözleşmeleri Üzerine Etkisi
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; burada bahsi geçen kira sözleşmeleri, Türk Borçlar Kanunu’ nda ayrı bir başlıkta düzenlenmiş olan konut ve çatılı iş yeri kiralarına yönelik sözleşmelerdir. 26 Mart 2020 tarihinde 7226 sayılı Kanun’ un Geçici 2. maddesi ile iş yeri kira sözleşmelerine yönelik bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme ile kanuna; “01.03.2020 tarihinden 30.06.2020 tarihine kadar işleyecek işyeri kira bedelinin ödenememesi kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturmayacaktır.” şeklinde bir ifade eklenmiştir. Bu ifadeden anlaşılması gereken şudur; iş yeri kiracılarının 01.03.2020 - 30.06.2020 tarihleri arasında kira borcu ödeme yükümlülüğünde herhangi bir değişiklik olmamaktadır. Fakat iş yeri kiracılarının kira bedelini ödememe, eksik ya da geç ödemeleri durumunda kiraya verenler tarafından iş yerinin tahliye edilmesi ya da sözleşmenin feshedilmesi gibi kanunun kendilerine vermiş olduğu hakları kullanması engellenmektedir. Başka bir deyişle kira borcunu ödeme yükümlülüğü devam etmektedir. Ödenmemesi, bu süre sona erdiğinde kiraya verenlerin bu bedelleri talep etme hakkını engellememektedir. Sadece kira bedelinin eksik ya da hiç ödenmemesi nedeniyle iş yerinden kiracı tahliye edilemeyecek ve sözleşmeler bu nedene dayandırılarak feshedilemeyecektir.
Kanun koyucu, birçok iş yerinin yürüttüğü faaliyetlerin salgın nedeniyle durdurulması ve yine salgından kaynaklı ekonomik hayatın sekteye uğraması gibi nedenlerle haklı olarak böyle bir düzenleme yapma ihtiyacı hissetmiştir. Şunu özellikle belirtmek gerekir ki, bu düzenleme sadece iş yeri kiralarına yöneliktir. Konut kiraları bu kanuni düzenleme kapsamında değildir.
2. Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi ya da Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri Açısından Değerlendirmeler
Öncelikle mevcut sözleşmelerde mücbir sebebe yönelik bir düzenleme olup olmadığına bakılmalı ve düzenleme varsa bu açıdan bir değerlendirme yapılması gerekir.
Mevcut salgın (pandemi), kat karşılığı inşaat sözleşmelerini, sözleşmede belirlenen sürede eserin teslim edilememesi ve yine sözleşmede bir kira ödemesi kararlaştırılmışsa bu kiranın müteahhit tarafından ödenmeye devam edip etmeyeceği açısından etkileyebilecektir. Bunlar dışında da etkisi olabilecekse de en yaygın görülecek iki etki bu olacaktır. Hukukçular arasında bu konuda tam bir görüş birliği olmasa da daha ağır basan görüşe göre salgın süresinin mücbir sebep sayılacağı tartışmasızdır. Bu süreç sona erinceye kadar geçen süre, inşaat yapımı için kararlaştırılan sürenin uzayacağı kabul edilmektedir. Doğal olarak uzayan süreden kaynaklı olarak müteahhite kusur atfedilemeyecek ve yine bu konu gerekçe yapılarak haklı nedenle sözleşme feshine yönelik işlemler yapılamayacaktır.
İnşaatın tamamlanıp teslim edileceği zamana kadar ya da teslim tarihinden sonraki süreç için bir kira ödemesi kararlaştırılmış olabilir. Kanaatimizce, müteahhit mücbir sebep süresince (salgın süresince) bu borcunu yerine getirmek zorunda olmadığı gibi teslim süresinin gecikmesi durumunda gecikme nedeniyle talep edilecek yoksun kalınan kira geliri hesaplanırken salgın nedeniyle meydana gelen gecikme süresinin hesaplamada dikkate alınması gerekir. Şunu da belirtmek gerekir ki; burada ifade etmeye çalıştığımız husus bir kısım hukukçular açısından kabul görmemekte ve bu zarara iş sahibinin değil müteahhitin katlanması yönünde görüş bildirmektedirler.
3. Kamu İhale Usulü ile Kurulan Sözleşmeler Üzerine Etkileri
1 Nisan 2020 tarihli, 2020/5 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile Kamu İhale Kanunu ve bu kanunda belirlenmiş ihale usulüyle kurulan sözleşmelere yönelik bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemeye göre; covid-19 kaynaklı mücbir sebebin bu tip sözleşmeler açısından değerlendirilmesi ve ilgili idarelerce sözleşmelerin sonuçlandırılmasına yönelik karar alınmadan önce, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın görüşünün alınacağı kararlaştırılmıştır.
Kamu İhale Kanunu’ nda salgın hastalıkların mücbir sebep sayılacağı açıkça kabul edilmiş ve bu durumda yüklenicinin sorumluluktan kurtulacağı da yine düzenlenmiştir. Mevcut pandemiden kaynaklı olarak yüklenicinin sözleşmeden kaynaklı borcunu zamanında yerine getirememesi durumunda, idarenin yükleniciye ek süre vermesi gerekir. Kanaatimizce covid-19 kaynaklı gecikmeden kaynaklı olarak idarenin sözleşmeyi feshedememesi ve cezai şart talebinde de bulunamaması gerekir. Esasında Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile de hedeflenen budur. Yani, idarelerin mücbir sebep kaynaklı sözleşmelerde meydana gelecek aksamalara yönelik yaptırım uygulamadan önce merkezi hükümetten görüş alınması ve idarelerin farklı uygulamalarına karşı yüklenicilerin korunması bu yasal düzenlemeyle sağlanmaya çalışılmıştır.
Sonuç olarak; salgının yazımızda yer verilen ya da verilmeyen sözleşmelere etkisi değerlendirilirken, öncelikle mevcut sözleşmede mücbir sebebe ilişkin bir hüküm bulunup bulunmadığı, sözleşmenin konusuna göre salgın hastalığın mücbir sebep oluşturup oluşturmayacağı değerlendirilmelidir. Ayrıca bu süreçte kanun koyucu tarafından özel bir düzenleme yapılıp yapılmadığı da değerlendirilmelidir. Salgının her sektör ve dolayısıyla sözleşme türüne etkisinin aynı seviyede olması beklenemez. Sözleşmelerde mücbir sebebe ilişkin bir hüküm bulunmaması ya da bulunmakla birlikte mevcut hükmün taraflar açısından tatmin edici bir netlikte olmaması durumunda, tarafların durumu ve olayları iyi niyet çerçevesinde tekrar müzakere ederek riskin hakkaniyetli bir şekilde paylaşılmasını sağlamalarına öncelik vermeleri asıl olandır.
Avukat Sadık Kandemir